Sineklerin Tanrısı–William Golding

Nobel ödüllü İngiliz yazar William Golding’in en bilinen romanıdır Sineklerin Tanrı’sı.
Yeni bir dünya savaşı başlamıştır. Nükleer bomba korkusuyla güvenli bir yere götürülen İngiliz çocukları taşıyan uçak okyanusun ortasındaki bir mercan adasına zorunlu iniş yapar. Enkazı denize sürüklenen bu uçaktan sağ kurtulan altı ile on iki yaş arasında kalabalık bir çocuk topluluğunun hikayesidir bu.
Adaya düşen çocuklar nükleer bomba da dahil her türlü şiddetin yaşandığı bir savaş ortamından gelmişlerdir. Yani bu çocuklar adaya gelmeden önce kendilerine örnek olan büyüklerinin vahşiliklerine, acımasızlığına bir ölçüde tanık olmuşlardır. Nasıl ki büyüklerin içlerinde aydınlık ve şefkatin yanı sıra karanlık bir canavar da varsa bu çocukların içlerinde de aynı biçimde saf sevginin yanı sıra vahşi bir güç vardır. Yani masum, kirlenmemiş ve saf bildiğimiz çocukların medeni kurallar ve cezalandırılma korkusu olmadığı bir yerde en ilkel insan dürtüsüyle nasıl vahşileştikleri anlatılır.
Şeytanminaresi biçimindeki bir deniz kabuğunun tüm adada çınlayan sesiyle başlar ilkel yaşam. Kazadan kurtulup adaya saçılan çocuklardan biri sahilde bulduğu bir deniz kabuğunu başka kimse var mı diye üflemeye başlar. Sesi duyan ne kadar çocuk varsa bir araya gelir. Ancak bu uzun sürmez. Kısa zamanda ikiye bölünen bu çocuk topluluğu modern hayat kurallarının olmadığı bu adada kendi kurallarını oluşturur ve her toplulukta olduğu gibi buyurma ve kural koyma yetkisi için mücadele başlar.
Günler geçtikçe umutları azalan çocuklarda bir değişim başlar. Çocukların içinde saf kötülüğü temsil eden de vardır saf iyiliği temsil eden de. Her ikisini birden yaşayan da vardır. Her biri yansıttığı karakterin isteklerini yerine getirmek için mücadele eder. Çocuklar, adada medeni hayat kurallarının geçerli olmadığını fark edince endişe korkuya, merhamet acımasızlığa dönüşecektir.
‘Sineklerin Tanrısı’, insanın içindeki kötülüğü temsil eder. Romanda kazığa geçirilmiş bir domuz başı bu kötülüğün simgesi olmuştur. Kutsal kitaplarında şeytanın İbranice adı, Ba-al-z-bub olarak yani sineklerin tanrısı demektir. Golding kitabına bu adı vermiştir.
Bu çocukların geldikleri yerde, sözüm ona medeni dünyada savaşlar, ölümler ve korkular yerine iyilik hakim olsaydı tek başlarına kaldıkları bu adada daha farklı davranırlar mıydı? ‘Parkinsonlu Avukattan Küçük Bir Hikaye’ isimli romanımda buna şöyle cevap verir Arif: “Kötülükleri yasaklar koyarak, cezalandırarak, etrafına duvarlar örerek yok edemezsiniz. Kötülük, ancak iyilikle beslenerek yok edilebilir.”
Sineklerin Tanrı’sı, kötülükten beslenen bir toplumdan gelip bir başına yaşamak zorunda kalan çocukların bir cenneti nasıl cehenneme çevirdiklerinin hikayesidir.