Parkinson Ve Diğer Nörodejeneratif Hastalıklardan Sakınmak Mümkün mü?
Günümüz modern toplumlarında ekonomi, teknoloji ve tıptaki büyük gelişmelere rağmen hastalıklar hızla artıyor. Bunun en büyük nedeni ekonomik, siyasi ve sosyal yapıların ürettiği stresörlerdeki (stres yapıcılar) artıştır. Bireyin kendini ait hissettiği toplumun hakim değerleri, kuralları ve inançları onu belli kalıplara uymaya zorlar. Kişi, günümüzde kazanç ve tüketim üzerine kurulu bu kalıpların içinde sıkışır kalır ve ne yaparsa yapsın bu yapının dışına çıkamaz. Bunun sonucunda birey, hasta olma pahasına, doğasına aykırı bu yaşam biçimine ayak uydurmak zorunda kalır.
Bugün küreselleşen kültür tamamen rekabetçi ve tüketici bir anlayışın etkisine girmiştir. Tüm dünya yarış halindedir. Dünyadaki çalışanların ancak %13’ü sevdiği bir işi yaparken geri kalanı gereksiz bir çabayla bu yarışın içinde tükenmektedir. Hakim kültüre ayak uydurma gayretiyle kaygı, korku ve stres içindedir insan. Her türlü hastalığın temelinde bu psikolojik ve fizyolojik olumsuzlar vardır. Bu toksik kültürün olumsuzlukları bununla sınırlı değildir; psikososyal sonuçları en az stres yapıcılar kadar insana zarar vermektedir. Bireyler bu bozuk kültürde yalnızlaşmakta ve anlam duygusunu kaybetmektedirler. Her ne pahasına olursa olsun kazancı artırma, daha çok sahip olma anlayışı, insan odaklı değer yargılarını değiştirmiş bencillik tün dünyada hakim davranış biçimine dönüşmüştür. Hayatını anlamlı bulmayan, yalnız, depresif ve artan streslere dayanacak gücü kalmamış bu mutsuz insanın hasta olmaktan başka bir yolu kalmamıştır. Bunun içindir ki tüm dünyada kronik hastalıklar, akıl hastalıkları, nörodejeneratif hastalıklar hızla artmaktadır. Bu toksik kültürde yaşamanın bir sonucudur ve maalesef mevcut kültürün değişmemesi halinde insanın hastalıklara karşı kendini koruması çok zor görülmektedir.
Daha çok üretim daha çok kazanç üzerine kurulu global kültür unsurları yediğimiz, içtiğimiz, kullandığımız her şeyde insan sağlığına zararlı kimyasallar, tarım ilaçları, hormon ve diğer katkı maddeleri kullanımını korkunç düzeyde artırmıştır. Hastalık yapıcı bu maddelerden kendimizi tamamen arındırmamız mümkün değil ama en azından hala yapabileceğimiz şeyler var: Yazın yaz meyve ve sebzesi, kışın kış meyve ve sebzesi yemek; hazır yemekler, konserveler yerine kendi yemeğimizi yapmak, mümkün olduğu kadar doğal beslenmek, spor yapmak gibi. (Parkinsonlu Avukattan Küçük Bir Hikaye)

Hastalıkların hepsinin ortak nedeni olan stres yapıcılardan uzak kalmamız çok önemli. Ama nasıl? “Yaşadığım şehrin acımasız yapısı, çalışma ve geçim şartları, aile içindeki huzursuzluklar gibi birçok olumsuz etken varken stresten nasıl uzak kalacağım?” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız. Ama şu da var ki hepimiz hayatımızda küçük küçük iyileştirmeler yapabiliriz, buna inanıyorum. Mesela en fazla itiraz edilen bir konuya cevap vermek istiyorum: Sevmediğimiz ve ücreti de geçinmemize yetmeyen bir işte çalışıyorsak ve işimizi değiştirmemiz de mümkün görünmüyorsa nasıl olacak da stresten kurtulacağız?
İnsan biyoloji ve zihnin (ruhun) bütünlüğünden oluşur. Eğer maddi koşullarda değiştirebileceğimiz bir şey yoksa geriye değiştirebileceğimiz tek bir şey kalıyor: Hayata bakışımızı değiştirmek. Nereye bakıyorsak bakalım gördüğümüz olumsuzluklara değil olumlu olan şeylere odaklanmalıyız. Yani, eksikleri, hataları değil; var olanları ve doğruları yüceltmeliyiz hayatımızda. “O nasıl olacak?” diye sorduğunuzu biliyorum. Elbette, bakış açısını değiştirmek demek, ‘az önce yaptım oldubitti’ anlamında basit bir şey değil. Bakış açımızın değişmesi ancak kendimizi zorlayarak, inanmayı seçerek, ümit içinde olmayı tercih ederek zamanla mümkün olabilecektir. Eğer sürekli olumsuzluklara dertlenen bir kişiliğiniz varsa hasta olmanız kaçınılmazdır. Şöyle düşünün bir çok insanın işiyle kıyaslanırsa ne kadar güzel bir işiniz var öyle değil mi? Hangi yöne baktığınıza bağlı. Müteahhit Hasan abiyle değil sabahın beşinde beline keseri takıp inşaata giden Aziz’le kıyasla kendini.
Kısaca şartlar değişmese bile olumlu düşünce ile hayatınızı değiştirmeniz mümkün.
Son olarak hastalık yapıcı unsurları değiştirmekte gerçekten kararlıysanız size, Albert Einstein’ın bir sözünü yorumlamama izin verin: “Bir sorun hakkında ne yaparsanız yapın çözüm bulamıyor ve sürekli duvara tosluyorsanız, elinizdekileri bir tarafa atın ve daha önce hiç düşünmediğiniz şeyleri düşünüp başka yollar deneyin.” Sağlıklı kalın.